Ek fiil fiilimsi aynı şey mi ?

KazmaKurek

Global Mod
Global Mod
Ek Fiil mi, Fiilimsi mi? — Bir Dil Yolculuğunun Kalpten Hikâyesi

Selam dostlar,

Bu akşam çayımı elime almışken, içimi ısıtan bir konuyu sizlerle paylaşmak istedim. Belki de biraz tuhaf gelecek ama ben dilin içine, kelimelerin derinliğine düştüğümde hep duygusal bir taraf bulurum. Hani bazen bir kelimeye bakarsın, sadece harflerden ibaret değildir ya… İşte öyle bir anda “ek fiil”le “fiilimsi”nin birbirine karıştığı, ama aslında bambaşka iki kalp olduğunu anlatan bir hikâyeye dönüştü her şey.

O yüzden, bu yazı sadece bir dilbilgisi konusu değil. Bu, anlam arayan iki insanın — biri çözüm odaklı, biri duygusal— yollarının kesiştiği, tıpkı bir cümlenin öznesiyle yüklemi gibi tamamlanan bir hikâyedir.

---

Bir Kafede Başlayan Tartışma

Akşamüstü, üniversitenin sessiz bahçesindeki küçük kafede buluştular.

Ayşe elinde not defteriyle geldi, gözleri parlıyordu. Dilbilim dersinden yeni çıkmıştı.

Ali ise her zamanki gibi sakin, mantıklı ve ölçülüydü.

“Bak Ali,” dedi Ayşe heyecanla, “bugün hocamız ‘ek fiil’ anlattı ama aklım karıştı. Fiilimsiyle farkı ne? İkisi de fiilden türemiyor mu? Belki aynı şeydir?”

Ali gülümsedi. “Sen hep kelimelerin kalbine bakıyorsun Ayşe,” dedi. “Ama bazen kalp kadar beyin de gerek. Hadi otur, anlatayım.”

---

Ali’nin Stratejik Yaklaşımı

Ali, kahvesinden bir yudum aldı.

“Bak,” dedi. “Ek fiil, aslında kelimelere kimlik kazandıran küçük bir dokunuş. Fiilimsi değil, çünkü cümlenin yüklemine bağlı yaşar. ‘Güzeldi’ derken, ‘güzel’ kelimesine -di ekini verir ve onu fiilleştirir. Yani bir isim, bir anda yükleme dönüşür.”

Ayşe dikkatle dinliyordu ama yüzünde o tanıdık düşünceli ifade vardı.

“Yani ek fiil bir dönüştürücü gibi?” dedi.

“Tam da öyle,” dedi Ali. “Bir strateji ustası gibi. Elindeki ismi alır, onu fiil yapar. Cümlede düzeni sağlar. O olmadan bazı cümleler eksik kalır.”

Ali, kelimeleri tıpkı satranç taşları gibi diziyordu. Her hamlesi planlı, her açıklaması netti.

---

Ayşe’nin Empatik Bakışı

Ayşe bir süre sessiz kaldı, sonra başını hafifçe yana eğdi.

“Peki fiilimsi?” dedi.

“Fiilimsi,” dedi Ali, “fiilden türeyen ama fiil olmayan kelimedir. Fiil gibi davranmaz, cümlede başka görevler üstlenir.”

Ayşe gözlerini uzaklara dikti.

“Yani fiilimsi yarım kalmış bir fiil gibi mi?” diye sordu.

“Bir bakıma evet.”

Ayşe gülümsedi, sonra defterine bir şeyler karalamaya başladı:

“Fiilimsi, duygularını içinde saklayan bir fiil gibidir. Kimi zaman isim olur, kimi zaman sıfat, kimi zaman zarf… Ama hiçbir zaman yüklem olamaz. Çünkü o, kalbine atılmış bir nokta yerine virgül taşır.”

Ali gülümsedi, “Sen olaya hep kalpten bakıyorsun Ayşe.”

“Çünkü dil, sadece kural değil, his meselesidir Ali.”

---

Ek Fiil ile Fiilimsi Arasında Bir Köprü

Sohbet derinleştikçe, iki farklı bakış açısı birbirini tamamlamaya başladı.

Ali mantığıyla cümleleri inşa ediyor, Ayşe duygusuyla anlamı canlandırıyordu.

Ali dedi ki:

“Ek fiil cümlede zaman ve kip kazandırır. Yani geçmiş, şimdiki ya da gelecek zamanı kurar.

Ama fiilimsi cümlede yeni bir eylem alanı açar. Yan cümlecik oluşturur, yüklem olmasa da hareket taşır.”

Ayşe başını salladı. “Yani ek fiil bir kalıbın içine hayat verir, fiilimsi ise o hayatı çoğaltır.”

“Evet,” dedi Ali, “biri tamamlar, diğeri çoğaltır. Ama aynı şey değiller.”

Ayşe’nin yüzüne yavaşça bir gülümseme yayıldı.

“Demek ki,” dedi, “ek fiil, kelimeye ait olduğu yeri hatırlatır; fiilimsi ise onun başka bir yere ait olabileceğini fısıldar.”

---

Bir Cümlenin İçinde Aşk

Saat ilerlemişti. Kafenin camına vuran yağmur damlaları, sözcüklerin ritmini tutuyordu.

Ayşe, defterine küçük bir cümle yazdı:

“Seviyorum demek fiildir, ama sevilen birinin gülüşünü anlatmak fiilimsiyle olur.”

Ali gülümsedi.

“Yani sen diyorsun ki, ‘fiilimsi’ duygunun dilidir?”

“Evet,” dedi Ayşe, “çünkü fiilimsi yarım kalmış bir eylemdir, tıpkı içinde tamamlanmamış duygular taşıyan insanlar gibi.”

Bir anlık sessizlik çöktü. Belki de o anda, ikisi de dilin sadece sözcüklerden ibaret olmadığını anladı.

Ek fiil düzen, fiilimsi ise duygu demekti. Ve ikisi birleşince, tıpkı onların konuşmasında olduğu gibi, dil bir bütün haline geliyordu.

---

Forumdaşlara Bir Söz

Sevgili forumdaşlar,

Belki siz de bazen kelimelerin birbirine karıştığı o dil yollarında kayboluyorsunuzdur.

Ama unutmayın:

Ek fiil, “vardım” der, seni tamamlar.

Fiilimsi, “var olmak için” der, seni arar.

Dil sadece bir sistem değil, ruhun aynasıdır.

Bazen bir cümledeki küçük bir ek, bir duygunun kaderini değiştirir.

Bir kelimeye dokunduğunuzda, onun içindeki insanı da hissedersiniz.

Ben bu hikâyeyi yazarken fark ettim ki, “ek fiil mi, fiilimsi mi?” sorusu aslında şu demekmiş:

“Tamamlanmış bir anlam mı istiyorsun, yoksa sürüp giden bir duygunun içinde mi kalmak istersin?”

---

Son Söz: Dilin Kalbi Biziz

Ali ve Ayşe o gün kafeden ayrıldıklarında, sadece dilbilgisi öğrenmemişlerdi.

Her biri kendi doğasının da farkına varmıştı.

Ali, stratejinin arkasındaki duyguyu; Ayşe, duygunun içindeki mantığı görmüştü.

Belki de dil böyle bir şeydi zaten:

Ek fiil gibi sağlam, fiilimsi gibi akışkan.

Bir yandan tamamlayan, bir yandan sürükleyen.

Ve biz, o dilin kalbinde, anlam arayan küçük noktalardık.

Siz ne düşünüyorsunuz dostlar?

Sizce hangisi daha çok size benziyor — düzen kuran ek fiil mi, yoksa duyguların içinde kaybolan fiilimsi mi?

Yorumlarınızı, hislerinizi, kendi dil hikâyelerinizi yazın.

Çünkü bu forum, kelimelerin kalbinde yankılanan seslerimizle güzel.